Peki hastalarımız kortizondan gerçekten bu kadar korkmalı mıdır, ya da, ölürüm de bu ilacı almam diye doktoruna karşı koyması normal bir tepki midir?
Romatizmal hastalıklarda sıklıkla başvurduğumuz, bazen uzun bazen de kısa süre kullandığımız kortizonlu ilaçlar, şu anda insanlığın kullandığı tüm diğer ilaçlar kadar yan etkilere sahiptirler.
Kortizonlu ilaçlar, kendi içlerinde kısa-orta ve uzun etkili olarak ayrılırlar. Özellikle iltihabi romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan diğer ilaçların etkileri yavaş ortaya çıkmaktadır. Şikayetlerin yoğun olduğu zamanda belki de birkaç ayı bulacak bu etkisizlik döneminde kullanılan kortizon tedavileri hastaları rahatlatmaktadır. Zaman içinde tedavide kullanılan temel ilaçların etkileri geliştikçe kortizon dozları da azaltılır. Her zaman ihtiyacı karşılayan en düşük doz verilmeli ve uygun olur olmaz da azaltılmaya çalışılmalıdır. Uzun süreli tedavilerde tablet seçenekleri tercih edilmelidir. Düşük doz olarak kast edilen ise 10 mg’ın altındaki dozlardır. Lupus, damar iltihabı (vaskülitler) ve Behçet hastalıklarında bazen çok yüksek dozlarda kortizon ihtiyacı gelişir. Burada günde 60 mg tablet veya 1000 mg serum dozları kullanılır. Amaç hastanın hayati tehlikesini gidermektir. Yüksek dozların kullanıldığı bu durumlarda ise ilaç dozu çok daha yavaş olarak azaltılır. Aksi takdirde benzer sorunlar yeniden ortaya çıkacaktır.
Tehlike, tanısı konmayan hastaların sürekli olarak bu ilaçları kullanmaya devam etmeleriyle başlar. Hasta kortizon ile rahatladığını düşünür, ancak bu ilaç hastalığı tedavi edemez sadece maskeler. Zamanla gelişecek eklem hasarları önlenemez hal alır. Burada unutulmaması gereken nokta ise, bu ilaçların bazı hastalıkları tedavi edebildikleri bazılarında ise temel tedavilerin yanında destek amacıyla kullanıldıkları gerçeğidir. Örneğin lupus hastalığında, vaskülitlerde tedavi edici iken romatoid artritte destek amacıyla önerilirler.
Kortizonlu ilaçlar hangi yöntemle kullanılırlarsa kullanılsınlar (tablet, enjeksiyon, damla veya solunum yoluyla ör: astım) değişmeyen bir gerçek vardır. Uzun süreli kortizon kullanımında doz aşımı var ise yan etkiler gelişir. Peki o halde neden hala doktorlar bu ilaçta ısrarcı olmaktadırlar… Kortizonun uzun süreli kullanımında kemik erimesi (osteoporoz), katarakt, damar sertliği ve hipertansiyon, kalp hastalıkları, kan şekeri yüksekliği, tüylenmede artış, sivilcelenme, iştah artması neticesinde kilo alma ve özellikle yüz ve gövdede farklı yerlerde yağ birikimleri başlar.
Hayatı, normal ve sağlıklı yaşamı korumak biz doktorların temel hedefi iken bu yan etkiler bizleri de hastalarımız adına korkutmaktadır. Şu anda belli hastalıklarda ve belli amaçlar için daha iyi alternatifleri bulunana kadar kortizon tedavileri çok kıymetli ilaçlardır. Vazgeçemediğimiz kortizonlu ilaçları kullanırken eğer tedavi süresi 1 ayı geçecek ise mutlaka hastalarımıza tavsiyelerde bulunuruz. Bu tavsiyeler:
1. Tuzsuz ve uygun kalorili bir diyet: mutlaka bir diyetisyenden yardım alınarak ve hastanın günlük ihtiyaçlarına göre gıdasını düzenlemek, sofra kültürümüzde tuzun hangi gıdalarda olduğunu güzelce anlatmak ve salçayı gerekirse yasaklamak.
2. Düzenli bir egzersiz: yürüyüş başta olmak üzere hafif spor alışkanlığı kazanmak.
3. Düzenli kilo takibi.
4. Yağlı gıdalardan kaçınmak.
5. Tansiyon ve gerekiyora kan şekerlerini izlemek.
6. Düzenli göz muayenesi (en az yılda bir kez)
7. Kemik erimesini (osteoporoz) önlemek için kalsiyum ve gerekiyorsa kemik erimesi ilaçları.
8. Özellikle uzun süreli tedavi alan kişiler bu ilaçların aniden bırakılmaması…
Neticede hasta, hastalığı ile ilgili doğru bilgileri ilgili uzmandan aldığı sürece ve dikkat edilmesi gereken hususlarda iradesini kullanarak takiplerini sürdürebilirse sorunlar ve yan etkiler minimuma inecektir. Hekim de hastanın ihtiyacı olan en az kortizon dozunu vermeye çalışacaktır. Hastanın sağlığı ve hasta olmaması için gayret sarfetmek biz doktorların en temel görevidir, bunula beraber hastalarımızı da zaman zaman bilgilendirmek kötü sonuçlara engel olacaktır